“Korku aklın katilidir. Korku toplu yok oluşu simgeleyen bir ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Korkumdan geriye yalnızca ben kalacağım.”
Yıllar önce okuduğum Dune romanında buna benzer bir cümle geçiyordu. Çok etkilenmiştim. Hayatımı yeniden kurmaya karar verdiğimde, korkularımı kabul ederek ilerlemem gerektiğini kendime düstur edinmiştim.
Zaman geçti ve ben korku yumağı içerisinde buldum kendimi. Bu sefer farklı gibi görünen ancak temelden kaynaklanan korkulardı bunlar. Bu korkularımı kabullenme sürecimde, seansların faydası korkumla empati yapmak oldu. Korkumu yanıma alarak ilerlemek... Korkutucu bir fikirdi, yüzleşmem gerekliydi, kabul etmem gerekliydi. İlerlemem için geçmişimi, geçmiş korkularımı ait oldukları geçmişte bırakarak önüme bakmam gerekliydi. Seansların en büyük faydası bu oldu. Kendimi korkularımla, hayallerimle, sevgimle, yaralarımla ve hayal kırıklıklarımla kabullenmekti. Ayrıca, başardığım şeylere de takılmadan ilerlemem gerektiğini öğretti. Şimdide olarak, anı yaşayarak, hayal dünyasına sığınmış bir çocuktan, ayakları yere basan bir yetişkin olduğumu hatırlatan gerçeklere doğru bir yürüyüş oldu benim için.
Hayat kısa elbette. Zaman akıp geçiyor ve her şeyin ilacı zaman. Her şeyin ilacının zaman olabilmesi için ayakların yere sağlam bastığı ve hayal dünyasındaki o çocuğun yeryüzüne indiği ve sevgiyle kendisini kucakladığı ve geçmişiyle geleceği arasında şimdide köprü kurduğu bir tecrübe oldu. Göremediklerimi görmek, gördüklerimi hayatıma uygulamamı sağladı.