Özlem

‘Mecburiyetten’ dolayı, bir nevi ‘kurumsal yaptırım’ olarak çalışmaya başladık seninle. Bambaşka bir sebepten bir araya gelip beni bu kadar bütünleştireceğini, parçalarımın bir araya gelmesine yardımcı olacağını, tam ve bütün olacağımı nerden bilebilirdim? Zaman zaman beni ‘yeterince bir şey yapmadığın için’ (o her ne ise…) kızdırmıştın. Bazen çok boş gelmişti fakat sonra öyle bir an yakaladık ki ve o kadar ivmelenmeye başladık ki.

Sanki üstümde on-yıllardır grileşmiş bir perde vardı beni hayalet yapan ve biz seninle o perdeyi incelte incelte, kısalta kısalta sonunda yok ettik. BEN çıktım ortaya.

Zarif, şefkatli, güçlü ve bir o kadar kırılgan, merhametli, sevgi dolu, umutlu, şanslı, dirayetli, zeki, başarılı, güvenen güzel BEN.

İçimdeki çocuğumla, kendi çocukluğumla tekrar kucaklaşmama yardımcı oldun. On-yıllardır yok saydığım içimdeki çocuğu.

Ondan sonrası aşama aşama oluştu.

Anladım ki kendi içimdeki çocuğu yok sayarak aslında oğlumu da yok saymışım. Olduğu gibi kabul etmekten ve olduğu gibi sevmekten çok uzak bir ‘anne kopyası’ olmaktı benimki. 

Beni ANNE hatta ANA yaptığın için, oğlumu olduğu gibi kabul etmeyi ve olduğu gibi sevmeyi gösterdiğin için, saf sevginin ne olduğunu gösterdiğin için sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Anne olmak için nasıl teşekkür edilir ki. Karşılığını hiç bir kelime ifade edemez. Allah/Hayat ne muradın varsa versin demenin ötesine gidemiyorum.

15 sene önce doğurduğum oğluma ANA oldum sayende.

Oğlum bana o günden beri kendiyle ilgili çok güzel sırlar emanet etmeye başladı. Bana güveniyor, onu ne olursa olsun seveceğimi biliyor. Oğlum bana 15 sene sonra ilk kez beni sevdiğini söyledi, bana kendi isteğiyle sarıldı.

BU paha biçilmez bir duygu.

Kendimi dünyanın en güçlü, kudretli, muktedir ve sevgi dolu insanı olarak hissediyorum.

Sağol Hülya, var ol! Minnettarım. İyi ki varsın.